Bu paradoks 2000 yıl önce Yunanistan’da avukat Protagoras ve öğrencisi Euthalos arasında geçer.
Genç Euthalos, avukat Protagoras’ın yanına öğrenci olarak girmek ister. Protagoras kabul eder ancak Euthalos’un ödeyecek parası yoktur. Bir anlaşma yaparlar. Anlaşmaya göre, ilk davayı kazandığı zaman Euthalos, Protagoras’a olan borcunu ödeyecektir.
Eğitim biter ve Euthalos avukat olur. Yıllar geçer fakat Euthalos, Protagoras’a olan borcunu ödemez. Gerekçesi ise, henüz ilk davayı kazanamamasıdır.
Bunun üzerine Protagoras, Euthalos’u dava eder. İşte işler burada karışır.
Protagoras’ın düşüncesine göre her hâlükârda parasını alacaktır. Eğer davayı kaybederse, Euthalos davayı kazandığı için, anlaşma gereği parasını alacaktır. Davayı kazanırsa, Euthalos davayı kaybettiği için yasal olarak borcunu ödemek zorundadır.
Euthalos ise aksini düşünür. Davayı kazanırsa, yasal olarak borcunu ödemek zorunda kalmayacaktır. Davayı kaybederse ise, anlaşma gereği borcunu ödemesine gerek yoktur.
Kimin geldiği önemli değil,kimin gelmediği de… Unutma, yolcu değişir, yol değişir, ama menzil değişmez. Yolcuya bakıp, yolunu tanıma. Yola bak, yolcuyu tanı, yolcu hakkındaki kıymet hükmünü ona göre ver. Vahim olan, yolun yolcusuz olması değil;
Yürümekle varılmaz, lâkin varanlar yürüyenlerdir. İnsan… Mutluluğu arayan… İnsan… Büyüdükçe acıya ve tatlıya, olana ve olmayana alışan … İnsan… Umut, heyecan dolu… İnsan… Hüzün, karamsarlık dolu… İnsan… Bazen masallara, bazen korkulara inanan… Bazen güce, bazen kibre saplanıp kalan… İnsan, bazen kendini yok, başkalarını var sayan…
Bütün bunların arasında kendini, kendi varlığını ve anlamını arayan…O anlamı buldukça da yaşamına ışık ışık güzellikler katan…
‘Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim’, dedin ‘bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet. Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya; -bir ceset gibi- gömülü kalbim. Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede? Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam, kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün, boşuna bunca yıl tükettiğim bu ülkede.’
Yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın. Bu şehir arkandan gelecektir. Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın, aynı mahallede kocayacaksın; aynı evlerde kır düşecek saçlarına. Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda. Başka bir şey umma- Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte, öyle tükettin demektir bütün yeryüzünü de.
Rusya’da en yüksek not 5’iken, bir çocuğun boş kağıt verse bile alabileceği en düşük not 2’imiş. Bu uygulamadan yeni haberdar olan biri şaşkınlıkla Moskova Üniversitesi’ndeki Dr. Theoder Medraev’e sormuş “boş kağıt veren bir öğrenciye neden “0” yerine “2” veriyoruz, niye öğrencilere adil davranmıyoruz” diye.
Medraev bu soruyu “her sabah 7’de soğuk havalarda bile kalkıp okula gelen, tüm dersleri takip eden, toplu taşıma ile sınava saatinde yetişen ve soruları cevaplayamasa bile en azından sınava giren, başka bir hayat yaşayabilecekken okumayı seçen birine nasıl “0” verebiliriz” diyerek cevaplamış.
Biz demiş, sadece sınavdaki sorunun cevabını bilmiyor diye hiçbir öğrenciye “0” veremeyiz. En azından insan olduğu ve denediği için o öğrencilere de saygı göstermeliyiz.
Düşündüm doğduğumuz andan beri küçüklü büyüklü ne kadar farklı sınavlarla karşı karşıya kaldığımızı, zaman zaman aldığımız “0”lar nedeniyle nelerden vazgeçtiğimizi, vazgeçişler nedeniyle asla keşfedilmeyecek potansiyelleri…
Düşününce paylaşmak istedim yıkmanın en kolay iş olduğunu, asıl zor olanın yapıcı yaklaşarak ilmek ilmek yol almak olduğunu. Hakkınız yense de, “0” alsanız da hayatın önünüze getirdiği sınavlarınızda bilin ki asıl hakettiğiniz notunuz en az “2”..
Dünya nüfusunun yaklaşık olarak % 15′ i engelli bireylerden oluşmaktadır. Bu bireylerden 110 milyon birey çok ciddi engele sahip, fonksiyon görmede önemli ölçüde güçlük çekmektedir ve yetiyitimi olan bireyler sağlık, eğitim, istihdam, ulaşım ve bilişim hizmetlerine ulaşımda büyük güçlükler yaşamaktadır.
Dünya Engellilik Raporu;
1. Engelliliği anlamak 2. Engellilik-global resim 3. Genel sağlık bakımı 4. Rehabilitasyon 5. Yardım ve destek 6. Kolaylaştırıcı çevre 7. Eğitim 8. İş ve istihdam 9. İleriye doğru önlemler olmak üzere dokuz başlık altında toplanmakta; bu rapor engelli olmayı anlamayı kolaylaştırmakla kalmayıp, istatistiki verileri analiz ederek, kamuoyu ve hükümetleri engelliliğin önemi açısından bilgilendirmekte ve önerilerde bulunmakta, ” Birleşmiş Milletler Engeli Olan Bireylerin Hakları Bildirgesi”nin hayata geçirilmesini sağlamak amacıyla ulusal ve uluslararası seviyelerde konuyla ilgili harekete geçmeye çağrı yapmaktadır.
3 Aralık Dünya Uluslararası Engelliler Günü’nde asıl sorgulamamız gereken, engelli bireylerin bu rapor doğrultusunda bütündeki yeri ve önemi, anlaşılabilirliği, hizmete erişimi, yaşam biçimi ?
Farkındalıkla, engelsiz bir dünyada yaşam umuduyla…
Sağlık, kişinin ruhen, bedenen ve sosyal yönden tam olarak iyi olma halidir. Kişilerin kendi sağlıkları üzerindeki öz denetimlerini arttırarak, sağlıklı ve güçlü kalmalarını geliştirme süreci ise sağlığı geliştirme.
Bu tanımlara göre ruh ve bedenen ne kadar sağlıklıyız? Sağlığımızı koruyup, geliştirmek için neler yapıyoruz ya da yapabiliyoruz ? Sosyal iyilik hali nedir? Bunların ne kadar farkındayız veya bunların hepsinin bir bütünün parçaları olduğunun farkında mıyız ?
Bazı kavramlar vardır üzerinde çok konuşur, yorumlar yapar, çok iyi bildiğimizi iddia ederiz ya da empati gücümüzün çok yüksek olduğunu.
Bu kavramlardan biri engelliliktir. Ancak engelli bir bireyle tanışıp, yaşadığı zorlukları ve bu zorlukların üstesinden nasıl geldiğini görünce, onun yaşamına dahil olunca engellilik hakkında hiçbir şey bilmediğimizi keşfederiz. Bazen de gerçek engelin kendimiz olduğunu fark ederiz.
Çalıştığım projelerde bir çok engelli birey ve ailesini tanıdım. Bazen ziyaret ettiğiniz hiç tanımadığınız bir aile için ne kadar önemli olduğunuzu görüyorsunuz ya da onların sizin için ne kadar önemli olabileceğini.
Engelli en yakın arkadaşlarınızın, dostlarınızın her türlü zorluğuna rağmen size verdiği değeri, önemi, sevgiyi. Onları yanınızda ihtiyacınız olduğunda hissetmeyi,
Gün içerisinde fark etmeden kullandığımız organların önemini, sağlığın değerini öğreniyorsunuz.
Engelli bireyin engelinden, alt yapı eksikliğinden, toplumdan kaynaklanan sorunlar nedeniyle kimi zaman evlerine kapandığını görüyorsunuz, kimi zaman azimle zorluklarla mücadelesini. Sonra dönüp düşünüyorsunuz erişilebilirlik, hakkaniyet, adalet, eşitlik ?
Korona virüs nedeniyle zaman zaman evlerimize kapandığımız şu günlerde engelle yaşamanın zorluğunu anlıyorsunuz. Sosyal varlık olmanın, toplumun bir parçası olmanın önemini fark ediyorsunuz. Sosyal iyilik hali olan bireyin iş, çevre, ekonomik, kültürel yaşam koşullarının önemini.
Kurumsal olarak, toplumsal olarak sağlıklı olmak, dostlarla, arkadaşlarla, sevgiyle mevcudu korumak ve sürekli daha iyiye gitmek, kazanımların değerini bilmek…
İki gün sonra Cumhuriyetimizin ilân edildiği tarih 29 Ekim. En büyük bayramımızı kutlayacağız. Büyük Önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Türk Milletine en büyük armağanı Cumhuriyet ve O’nun İlkeleri. En büyük kazanımımız !
Atamızın dediği gibi; ” Cehaleti yenmek cephede savaş kazanmaktan zordur. Hem de çok zor…Sabırlı, inançlı ve bilgili olmayı gerektirir…”
” Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü Türk milletinin, yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir. “
Ve yine sağlıklı bir toplum ve gelecek için;
Ey yükselen yeni nesil ! Gelecek sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.